Sabir Memmedov ile Oyunculuk Üzerine Röportaj.
- kibritfanzin
- Feb 20
- 6 min read
-Sabir bey merhaba. Nasılsınız?
S.M-Merhaba. İyiyim teşekkür ederim siz nasılsınız? Hoş geldiniz.
-Hoş bulduk. Şu an provadasınız fazla zamanınızı almadan sorularıma geçeyim mi ben?
S.M-Lütfen buyurun.
Güçlü mizaha sahip bir oyuncu olduğunuz aşikar. Fakat birçok izleyici, sizi ciddi rollerde tanıyıp sevdi. Azerbaycan seyircisini güldürmek mi kolay yoksa ağlatmak mı?
S.M- Dürüst olmak gerekirse, bence mizah anlayışı her oyuncuda olması gerekiyor. Benim en sevdiğim türlerden biri trajikomedidir. Hem ortada bir facia olacak hem de komedi. Dolayısıyla bence her oyuncuda mizah duygusu olmalı. İzleyiciyi güldürmek mi, ağlatmak mı daha kolay sorusuna gelince, bence her ikisi de çok zor. Ciddi bir dramdan veya gerçek mizahın olduğu bir durumdan bahsediyorsak, orada her ikisi de çok zordur.
- Tiyatro penceresinden baktığımızda en büyük hayaliniz nedir?
S.M- Azerbaycan tiyatrosunu dünya seviyesine çıkarmak ve tüm dünyada tiyatromuzu tanıtmak diyebilirim. Bunun için hem iyi oyuncularımız ve yönetmenlerimiz var hem de potansiyelimiz. En büyük hayalim budur.
- Sizce bu hayali gerçekleştirmek ne kadar sürer?
S.M- Bence bu süreç yavaş yavaş ilerliyor. Ama bu konunun diğer boyutları da var. Örneğin teknik boyutlar, çeşitli festivallerde ve sempozyumlarda yer almak gibi. O arenalarda sadece tiyatro oyunlarıyla değil, orada hem oyuncu, hem yönetmen, hem de senarist olarak yer almalıyız. Orada Azerbaycan'ı tanıtıp, ülke sinemasına ilgi uyandırmamız gerekiyor. Bu, sadece tiyatro oyunlarıyla da olur ama saydığım unsurlarla daha iyi olur.
- Sahnede izleyicinin dikkatini çekmek için hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?
S.M- Öncelikle oynadığım karakterin görsel tarafına daha çok odaklanıyorum. Yani görüntü üzerinden. Örneğin, psiko-teknik unsurlar kullanıyorum daha çok. Bu yöntemle oyuncu izleyicinin dikkatini üzerine çekiyor ve onu sıkılmadan tutabiliyor.
-Tiyatronun geleceği hakkında düşünceleriniz nelerdir? Modern teknolojiler tiyatro sanatını nasıl etkiliyor?
S.M- Çok güzel bir soru. Bu soruyu birkaç dünyaca ünlü yönetmene ben de sordum. Şimdi bazı modern teknikler kullanılıyor. Ben şöyle düşünüyorum, tiyatro manevi derinliği fazla bir meslek olduğundan dolayı burada duygular çok önemli. Şu anda tüm dünyada modern teknikler, 3D ve 5D gibi araçlar kullanılıyor. Örneğin İstanbul'daki büyük tiyatrolarda da bunlar kullanılıyor. Bunlar iyi şeyler, buna bir şey demiyorum. Ama tiyatronun; daha çok izleyicinin kalbine, ruhuna etki etmesini tercih ediyorum. Duygular, hisler önemli. Teknik olarak bazı şeyler olsun sorun değil ama sadece daha fazla teknik kullanarak ruhun öldürülmesini istemiyorum. Örneğin, bazı teknikler var, sahnedesin birdenbire seni Pekin'de, İstanbul'da sokakta yürürken gösteriyor. Ben buna karşıyım. Sinema var ya zaten. Orada oralarda yürüyebilirsin. Sahnede ne gerek var bunlara? Tiyatronun özelliği, oyuncu ve izleyici arasındaki derin etkileşimdir. Burada duyguların izleyicilere derinden aktarılması ön planda olmalı.
-Sizce Azerbaycan'da film sektöründe ne gibi eksiklikler var?
S.M- Çok fazla filmin olmaması. Bana kalırsa, daha fazla film çekilirse bu eksiklikler ortadan kalkar. Bizde film yapımı neredeyse daha yeni başladı. “ARKA” film ajansı kuruldu. Şimdi üretim süreci yeni yeni başlıyor. Festivallerde yer alan bazı filmlerimiz var ama bunların sayısı çok az. Ayrıca, filmlerin en önemli unsurlarından biri ülkede gösterimidir. Sinemalarda olmalıdır. Örneğin, bir film çıktı, bu film tüm Azerbaycan'da gösterilmelidir. İşte bu çözülürse, sinemalarda gösterim olursa bu problem ortadan kalkar. Ama şu anda sinemalarımız hâlâ problemli. Umarım en kısa zamanda bu problem de ortadan kalkar.
-Dizilerin konusu çoğunlukla; eşini başka kadınlarla aldatmaya çalışan koca, sorunlu baba-oğul ilişkisi, kayınvalide-gelin problemleri vb. konulardan oluşuyor. Bunları zaten günlük hayatımızda yaşıyoruz. İnsan bazen dizilerde bunları görmek istemiyor. Her yerde aynı sıkıntıları görmek insanı bazen yoruyor. Neden bu konulardan çıkamıyoruz?
S.M- Bu bence çok abartılacak kadar büyük bir sorun değil. Burada reyting meselesi var. Her bir kanal daha çok ne izlenirse, parayı ona harcıyor. Reklamı ne getiriyorsa, ona yöneliyor. Onları yargılamıyorum. Aslında tüm dünyada sistem böyledir. Bir diziyi on bölüm çekip televizyona veriyorlar, eğer reyting getirmiyorsa o diziyi gösterimden kaldırıyorlar. Yani arz-talep meselesi. Onlara basit seviyede diziler de demek istemiyorum, çünkü dediğim gibi arz-talep meselesi. İzleyici ona bakıyor, onlar da onu çekiyor. Ben toplumsal sorunlardan, dünya siyaseti gibi konulardan dizi çekmeye kalksam, onu kimse izlemez.
- Şöylede bir paradoks söz konusu; izleyiciler, dizilerin ve filmlerin konularının aynı ve sıkıcı olmasından şikâyet ediyor fakat aynı zamanda bu konularda çekilen diziler ve filmler çok izleniyor. Siz bu çelişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
S.M- Biliyorsunuz, gelin-kaynana, karı koca sorunları bizim her zamanki problemlerimizdir. Ayrıca, bunların tüketilmesi de kolay. İnsanlar, rahatça sindirilebilecek senaryolar izlemek ister. Zihnini yoran, onları fazla düşünmeye zorlayacak dizileri izlemek isteyen izleyici çok azdır. Mesela, Türkiye’de tarihi bir dizi çekseniz, nüfusun yarısı izlemese de yarısı izliyor. Yani kırk belki elli milyon kişi izler. Fakat bizde böyle bir dizi çekseniz, yarısından azı izlese, iki bilemedin üç milyon izlenir. Düşünün, birinin elli milyon izleyicisi var, diğerininse iki milyon izleyicisi var. Yine reyting meselesine geliyor konu. Elli milyonla, iki-üç milyon aynı olamaz ki.
-Ancak Azerbaycan'ın çok kaliteli, kült denilecek değerde eski filmleri de var, bunlar hep izlendi.
S.M- Onları şimdi yaşlılar izliyor. Biliyorsunuz, benim dünyam, benim yaşımdaki insanların dünyası siz gençlerin dünyasıyla aynı değil. Bizimki farklı sizinki farklı. Bunu kötü anlamda söylemiyorum. Şimdi bir kere TV’yi izleyen bir kesim var, bir de TikTok izleyen bir kesim var. Şu anki gençler, televizyondan çok sosyal medyaya da zaman geçiriyorlar. Dijital platformları izliyorlar. Sosyal medyada öyle popüler kişiler var ki ben onları tanımıyorum, onlar da beni tanımıyor da o ayrı bir konu. Burada bir bölünme var. İşte dünyalarımızın farklı olması ortaya çıkıyor. Televizyonlar her zaman reytinge çalıştı. Ben böyle düşünüyorum en azından.
- Aslında bu Türkiye’de de bizim bahsettiğimiz sorunları ele alan çok fazla diziler var. Bu tür dizilerin her zaman izleyicisi olmuştur. Fark şu; burada çok basit dizilerin yanı sıra kaliteli dizi seçeneği bulunmuyor. Yani orada izleyicinin alternatifleri var burada yok.
S.M- Tabii ki var, ben izliyorum bazen. Bazı yapımcılar maddi olarak devlet desteği almazlarsa hep bu türde diziler çekmek zorunda kalacaklar. Yapımcılara da bir şey diyemiyorum, sonuçta bu işe yatırım yapıyorlar ve para kazanmak istiyorlar. Örneğin, TRT devlet kanalıdır ve orada kaliteli dizilere rastlamak mümkündür. Yani kalite görece bir şeydir. Otuz milyon insan için bu kalite sayılır ve izler. Yapımcılar da reytinge yatırım yaparlar.
-Hiç rolün etkisinde kalıp bunu sosyal hayatınıza yansıttığınız oldu mu?
S.M- Gençliğimde bazen olurdu ama şimdi olmuyor. Şu an daha profesyonel bir şekilde yaklaşıyorum. Prova yapıyorum, oyunu oynayıp seyirciye baş eğip selam veriyorum, iş bitiyor. Hemen aile ve sosyal problemlerime dönüyorum. (Gülüyor) Ama eskiden böyle oluyordu. Ayrıca bence bu da iyi bir şeydir. Bir rolle yaşıyorsun, onun dünyasının derinliklerine iniyorsun. Bu oyuncu için normal bir durum.
-Oyuncular herhangi bir karakter üzerinde çalışırken daha çok gözlem yöntemini kullanıyorlar. Bir oyuncu olarak bugünkü Azerbaycan'ı gözlemlediğinizde neler daha çok dikkatinizi çekiyor?
S.M- Biliyor musunuz? Benim daha çok oyunculukla ilgili gözlemlerim oluyor. Hangi karakteri canlandıracaksam, o karakterin benliğini araştırmaya başlıyorum. Gözüm her yerde onu arıyor. O karaktere benzer insanları gözlemliyorum. Tabii bu da her zaman mümkün olmuyor. Elbette şu an kendi yaşıma uygun karakterleri canlandırıyorum. Örneğin, şu an bir kral oynuyorum, kralı nerede gözlemleyebilirim ki? (Gülüyor) Shakespeare'in eserindeki Kral Duncan'ı oynuyorum, onu gözlemleyemem. Onu sadece hayal gücümle canlandırabilirim. Hayalimde uydurabilirim.
-Şu an oyuncu olarak değil, bir vatandaş olarak şehirde yürürken gözlemlediğiniz, sizi rahatsız eden şeyler nelerdir?
S.M-Açıkçası şu an şehirde dolaşmaya pek vaktim olmuyor.(Gülüyor) Ancak bu konuda her dönemin kendi yaşam tarzı olduğunu söyleyebilirim. Mesela otobüste yer vermeme konusu hep gündem oluyor. Şimdi diyorlar ki "Bizim zamanımızda böyle değildi, çocuk kalkar büyük otururdu." Ama şimdi bakıyorum çocuk yorulmuş oturmuş. Ben şimdi yaşlı birisiyim ama ona nasıl diyebilirim "Kalk ayağa, ben oturayım." Şimdi bu çocuk belki derse gidip gelmiştir, yorulmuştur. Ona bir şey söylemem mümkün değil. En azından ben söylemem. Otursun ne olacak?
-Her dönemin kendi ritmi var.
S.M-Aynen öyle, kendi ritmi ve temposu var. Yani çok fazla rahatsız olduğum bir şey yok.
-Sabir Memmedov'un filme çekilmesi için hangi kriterleri var?
S.M-Yeter ki güzel bir film olsun, ben her zaman varım. (Gülüyor) Tabii ki ilk önce senaryo önemlidir. O karakter o senaryo bana hitap ediyorsa, çekilmeye razıyım. Ayrıca bizde çok film çekilmediği için bu tür durumlar pek olmuyor. Günde on tane senaryo gelmiyor sonuçta. Canlandıracağım karakter bana ve ruhuma uygunsa, çekilirim.
-İnsanların sizin hakkınızda neyi bilmesini isterdiniz?
S.M-Herhalde, hakkımda olumlu düşüncelere sahip olmalarını isterim. İyi hatırlanmak isterim. "Ne kadar iyi bir oyuncu, ne kadar iyi bir modern Azerbaycan oyuncusu, oyuncu dediğin böyle olur" demelerini isterim. (Gülüyor)
-Bizim kültürümüz için en üzücü olay, basit filmlerde pek çok yetenekli oyuncularımızı görüyoruz. Siz ne düşünüyorsunuz?
S.M-Bu çok güzel bir soru Ferhad Bey. Evet bu doğru. Basit filmlerde gördüğümüz yetenekli oyuncularımızı yargılamamak lazım. Ben de bazen öyle filmlerde oynuyorum. Ekonomik açıdan söylüyorum. Bazı zamanlarda ihtiyaç, seni birçok şeyi yapmaya zorlayabiliyor. Bazen oyuncular ekonomik sebeplerden kaynaklı o basit filmlere çekilmek zorunda kalıyor. Bakıyorsun, böyle güzel bir oyuncu “Neden burada oynuyor?” diyorsun bence onu yargılamamalıyız. Sonuçta onunda bir hayatı, ailesi, çocukları ve yaşam kaygısı var. Bazen bana da diyorlar ki, “Para ön planda olmamalı ya, öyle filmlere gitme, çekilme”. Ama öyle değil ki parayı ön planda tutmuyoruz ama herkesin yaşam kaygısı var. Ben de zaman zaman seçici davranıyorum. Oyuncu o filmlere ekonomik sıkıntılarından kaynaklı çekiliyor. Tabii ki her basit filme çekilmekte doğru değil. Aslında bir yerde bu tür filmler için "basit" demekte de istemiyorum, yapımcıları da yargılamıyorum. Çünkü onlarda reyting geliyor diye çekiyorlar. Biliyorlar ki buraya bu kadar para yatırıyorlar ve o para batmaz, bu parayı geri kazanırlar.
-Son olarak sizinle sohbet etmek çok keyifliydi. Bu sohbetten çok keyif aldım. Bizi kırmayıp röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Söylemek istediğiniz bir şeyler varsa sizin cümleleriniz ile bitirelim röportajı.
S.M- Ben de size çok teşekkür ederim. Size başarılar dilerim. Türkiye’de çoğu tiyatrocular, arkadaşlarım hem onlara hem de okurlarımıza çok selam olsun.

Comments