top of page

Putin'in Kabusu 'Anna' - Ferhad Dost

  • kibritfanzin
  • Dec 11, 2024
  • 3 min read

Updated: Feb 3

Basın özgürlüğünün çiğnenmesi konusunda ilk sıralarda yer alan ülkelerden biri de hiç tartışmasız Rusya’dır. Sık sık gazeteci suikastı ile dünya gündeminde yer alan Rusya hükûmeti’nin en büyük faili meçhul cinayetlerinden biri de Anna Stepanovna Politkovskaya cinayeti. Sürekli baskı altında yaşayan, tehdit edilen Anna’nın; meslek hayatı boyunca ‘İnsan Haklarının İhlali’, ‘Demokrasi Mücadelesi ve Teşkilatlardaki Şiddet' üzerinde en çok durduğu konulardan. Rusya iç ve dış politikasının muhalif gazetecisi Anna Politkovskaya, 30 Ağustos 1958 yılında New York'ta Ukraynalı diplomat ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Üniversite eğitimi için Rusya'ya giden Anna, Moskova Devlet Üniversitesi'nin, ‘Gazetecilik’ bölümünden mezun oldu. 1980 yılından itibaren köşe yazarı olarak, Rusya'nın en ünlü gazetesi ‘Известия' (Izvestiya) basın-yayın kuruluşunda çalışmaya başladı. Bu, yıllar sonra dünyaya ses getirecek gazetecilik kariyerinin ilk adımlarıydı. Bir süre sonra gazeteden ayrılınca, çeşitli gazetelerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaparak kariyerine devam etti. 1999 yılında Mihail Gorbaçov’un da hissedarlarından biri olduğu, Rusya'nın muhalif bağımsız gazetesi 'Hовая' (Novaya) gazetesinde işe başladı. Burada geçirdiği zaman zarfında, Dağıstan ve Çeçenistan'daki mülteci kamplarında bulundu. Şahit olduklarını çok geçmeden kendi gazetesinde yazmaya başladı. İlk ele aldığı konu da Çeçen halkına yapılan işkenceler oldu. İnsan hakları ihlali, ordunun uyguladığı şiddet, sistemdeki eksiklikler, Rus halkının demokrasi mücadelesi vb. gibi sorunlar da önemle üzerinde durduğu konulardı. Anna, Putin'in Çeçenlere karşı yürüttüğü savaşa karşı gelmişti ve bu savaşı ‘Kirli Savaş' olarak adlandırıyordu. Aynı isim altında kitap bile yazdı. Daha sonralar ‘Putin’in Rusyası’ adlı kitabını Batı’da yayınlayarak, Putin’in suratına tokat atmıştı. Anna artık Putin’in kabusuna dönüşmüştü. Ve elbette Rus hükümeti tarafından Çeçen yanlısı olarak eleştiriliyor, hedef gösteriliyordu. Anna aynı zamanda polis teşkilatındaki şiddete, devlet kadrolarındaki yolsuzluğa, yasaklara, tacizlere de karşı çıkmıştı.


Olaylara gazeteci hassasiyeti ile yaklaşan Anna, objektif bir şekilde hem Rus hem Çeçen yetkililerini eleştiriyordu. Kremlin ve Çeçenistan politikasına karşı sert eleştirilerde bulunurken, hayatını da tehlikeye attığının farkındaydı. Yazılarından dolayı Rus ve Çeçen yetkilileri tarafından defalarca baskı, tehdit ve taciz girişimleriyle karşı karşıya kalmıştı. Defalarca zehirlenmeye kalkışılan Anna'nın her seferinde kaderi yüzüne gülmüş ve kurtulmuştu. Gerçeklere duyarsız kalamayan gazeteci pek çok ödülün de sahibi oldu aynı zamanda. Rusya Gazeteciler Birliği'nin, 'Altın Kalem Ödülü', Uluslararası Af Örgütü ‘İnsan Hakları Gazeteciliği Küresel Ödülü’, ‘PEN Yazma Özgürlüğü Ödülü’, ‘Medyanın Özgürlüğü ve Geleceği Ödülü’ vb. İdealist haberciliği yaşatan Anna, bir süre sonra Putin'in ve dünyanın dikkat merkezindeydi.


7 Ekim 2006 yılında Moskova'da evine girerken, kafasına ateş edilerek hunharca öldürüldü ve faili hala meçhul. Ölüm nedeni olarak birçok fikir ileri sürülmektedir. Fakat hepimiz ülkemizde de birçok örneğini gördüğümüz üzere, onun mesleğini onuru ve hakkıyla yapmasından kaynaklı katledildiği konusunda bence hemfikiriz. Olayın avukatlığını ünlü insan hakları savunucusu Stanislav Markelov üstlenmişti. İstihbaratçı Aleksandr Litvinenko bu olayın en çok üzerine gidenlerden biriydi. Bir sözleşmeli cinayet olduğu düşünülen bu olay, güçlü bir uluslararası tepkiye yol açtı. Raporlar, kafasından bir kez olmak üzere dört kez vurulduğu için sözleşmeli bir cinayet olduğunu gösteriyordu. Suikast Vladimir Putin’in doğum gününde ve Ramazan Kadirov’un 30. doğum günü kutlamalarından iki gün sonra gerçekleşti. Cinayet birinin veya her ikisinin de yandaşlarından gelen bir hediye olduğu şüphesini uyandırdı. Cinayetten üç Çeçen tutuklandı ancak kısa zamanda beraat ettiler. Karar Rusya Devlet Mahkemesi tarafından bozuldu ve yeni davalar görüldü. 2016 yılında 'Novaya' gazetesinin önünde Anna Politkovskaya'yı anma törenine katılan insanların açtığı pankartta yazılan: ‘Politkovskaya, Vladimir Putin'in doğum gününde öldürüldü, bunun bir tesadüf olduğuna inanamıyoruz’ yazısı da fazlasıyla dikkat çekmişti. Ölümünden sonra Anna’nın hayatı birkaç kez filmlere konu oldu. ‘Words of War’ biyografik filmi, merhum gazetecinin hayatını anlatan en sevilen filmlerden biridir.


*Ve üzülerek yazabilirim ki, geçtiğimiz her gün ülkemizde de gazetecilerin ve gazetecilik mesleğinin katliamı devam ediyor. Uğur Mumcu'yu, Abdi İpekçi'yi, Çetin Emeç'i öldürenler hala suikast defterlerine yeni isimler eklemeye devam ediyorlar. Gazeteciler bir propaganda çalışmasının temsilci, ortağı gibi görülse de durum hiç de öyle değil. Topluma gerçekleri aktaran gazetecileri, terörist veya vatan haini olarak empoze edenler, bugün bu kurbanların failleri kadar katiller.



Comments


bottom of page