top of page

Nurseli İdiz-Nergis Kumbasar-Kimya Gökçe Aytaç ile Tiyatro Üzerine Röportaj.

  • kibritfanzin
  • Nov 16, 2024
  • 6 min read

Etekler ve Pantolonlar oyununu oynamak üzere tekrar şehrimizde misafirsiniz. Piyes bir kadın erkek ilişkisinden bahsediyor. Geçmişi sorgulama ve hayal kırıklığı ön planda ve günümüz ailelerine de yabancı bir konu değil. Türkiye’de aile yapılarına ilişkin gözlemleriniz nelerdir? 

N.K: Aynen bu oyundakiler. (Karşılıklı gülmeler)

N.İ: Yani ilişkiler çok yüzeysel, çok günlük. Emek verilmiyor fazla. Bazı değerler tabii ki yitirilmiş vaziyette. Özellikle sabır denen şey hiç kalmadı ve aldatma çok yaygın. Onun için oyun bir gerçeğe parmak basıyor.

- Bizim de bir gözlemimiz var bu konuyla ilgili. Eskiden aile yapılarımızın bir gizliliği vardı fakat şu an sosyal medyada aileler her şeyini herkesle tereddütsüz şekilde paylaşıyor. Dolaysıyla bu paylaşım sonucunda bazıları para kazanıyor. Bana uzak bu davranışlar ama yine de başka birinde görünce çok tuhafıma gidiyor.

N.İ: Evet. Çok doğru.

N.K: Evet. Hayatlarındaki her şey ortada ne yazık ki.

N.İ: Bir de fakiri var fukarası var. Gittikleri restoranları, yemekleri paylaşıyorlar. Çok ayıp buluyorum bunları mesela. Bizim okulda beslenme çantamıza muz, çilek koymazlardı.  Herkese ortalama bir şey koyulurdu. Şimdi öyle adabı muaşeret kalmadı.

K.G.A: Yani baktığımızda sadece ilişkiler değil aslında.

N.K: Evet. Evet kesinlikle.

- Peki bunun bir çözüm formülü var mı sizce?

 N.K: Yok. Hatta gittikçe daha kötüye gidecek bence. O yüzden insanların kendisini koruması, kendi kendine bazı değer yargılarını kendi içinde korumaya alması gerek.

N.İ: Bir de tabii edebiyat, kültür, sanat bunlar insanı zenginleştiren şeyler. Bu yollarla insanlar birtakım dersler alabilir, seviye atlayabilirler.

N.K: Fakat edebiyat, sanat, kültür de o kadar çok çeşitlendi ki ve o kadar başka yerlere giden gösteriler kitaplar filmler var ki. Orada bile seçici olmak gerek.

-  Kesinlikle. Diğer soruya geçiyorum. Yeni yapım dizileri gözlemleyince şunu görüyoruz. Genelde yazılan senaryolar mafya, illegal işler, uyuşturucu ticareti üzerine kuruluyor. Suçlularsa her zaman güçlü ve hep kazanıyorlar. Bunun da etkisiyle gerçek hayatta bunların yansımalarını görüyoruz. Sizce de bu tür diziler teşvik edici değil mi? Sizin gözlemleriniz nelerdir?

N.K: Bence aşırı yanlış. Son derece yanlış buluyorum. Şöyle yanlış buluyorum yine Nurseli’nin dediği gibi bu biraz şey eğitim seviyesi bizde biraz daha düşük maalesef. Geçenlerde sanırım bu tarz dizilerden birinden özenildiğini düşünüyorum. Bir mahallede çok ciddi bir kavga olmuştu. Kendilerini mafya gibi gösteren aslında on altı, on yedi, on sekiz yaşlarında çocukların yaptığı bir olaydı, bir tane genç çocuk öldürüldü ve ben bunların tamamen o cahil kesimin, o eğitimi almayan kesimin o filmlerden özenerek gerçekleştirdiğini gözlemliyorum.

N.İ: Yabancı platformlarda baktığınız zaman suçlular çoğu zaman yakalanıyor, cezasını görüyor kim olursa olsun. Ama bizde çok sempatik gösteriyorlar. Bende çok yanlış buluyorum.

- Siz ne düşünüyorsunuz Kimya Hanım?

K.G.A: Toplumun gelişmişliği bence burada ön plana çıkan şey aslında. Toplum ne kadar kendini geliştirirse zaten burada doğruyu yanlışı çok net ayırt edebilir ve sanatı ayrıştırıcı değil birleştirici olarak kullanır. Sonunda suçlu, güçlü olmaz mesela daha birleşen bir noktada olabilir.

- Peki size bir film teklifi geldiğinde bunlara dikkat ediyor musunuz? “Hayır bu olmaz, bu biraz teşvik edici” diyor musunuz?

N.K: Şöyle mümkün olduğu kadar. Çünkü sonuçta yaptığımız işten para kazanıyoruz. Mesela geçenlerde bana gelen bir iş bana sert geldi kabul etmek istemedim. Fakat bir sene işsiz kaldığınızda mecburen kabul edebilirsiniz. Böyle bir durum da var şimdi. O dizilerde de rol alan herkesin bayılarak oynadığını zannetmiyorum. 

K.G.A: Ki oyuncuların da başına neler geldiğini biliyoruz. Kurtlar Vadisi’ndeki adamı tekme tokat dövdüler yani. Bir sürü benzer şey yaşıyoruz. Yine toplumun kendini geliştirmesi ile alakalı duruma bağlanıyor.

- Pekala. Teşekkür ediyorum. Bağımsız bir konudan devam ediyorum. 80’ler de 90’lar da Kabare Tiyatrosu zirvesini yaşıyordu. Bugün Kabare popülaritesini yitirmiş durumda? Siz ne düşünüyorsunuz?

N.İ: Şimdi Kabare Tiyatrosu altında aslında politik alt metni olan toplumsal bir takım yaralara eğlendirerek  şarkılarla yön veren, problemi ortama koyan tiyatrodur. İkinci Dünya savaşında Almanya’da ortaya çıkıyor zaten. Bunun çok iyi yazılması ve çok iyi sahneye konulması gerekiyor. Çok zeki bir beyinin bunu yaratması gerekiyor. Gerçi Nergis Hanım bu konuda daha yetkin çünkü daha önce çok senaryo çalışmaları yaptı.

N.K: Bir de şu var Nurseli bir dönem seksenlerde yapıldı ama o dönem pek çok sanatçı bir arada aynı sahneyi paylaştılar. Şimdi o tip isimleri bir araya getiremezsiniz. Mümkün değil ne maddi olarak getirebilirsiniz ne zamanları olarak getirebilirsiniz. Çok zor şeyleri başarmışlar o dönemlerde. Ama şimdi o çok zor.

- Bir de sanırım anlayışın değişmesi de bunu etkiliyor. Bir röportajlarında izlemiştim tiyatrocular biz bu gösterileri yaparken devletin en büyük siyasi kişileri bizi en ön koltuklarda izler alkışlardı diyorlar.

N.K: Evet eleştiriye açıklardı.

N.İ: Geçenlerde bir hanım ismini unuttum göçmenler ile ilgili beş dakikalık bir kısa metraj film yapmış tutuklandı. Sonra tekrar serbest bırakıldı.

- O zaman biraz da sağlam kaleme ihtiyacımız var bu alanda. Kalem çıkmazsa zor diyorsunuz.

N.K: Kalem çıksa bile o kadar sanatçıyı bir araya getirecek organizatörün olması lazım. Onunla ilgili maddi gücün olması lazım.

- Nurseli Hanım bu soruyu size hep sormayı çok istemiştim.  Bugüne nasip oldu. 2009 yılında “Güneşi Gördüm” filminde çok vurucu ve etkileyici bir rolünüz vardı. Annesinden, babasından ayrı olan çocukların müdür annesiydiniz. İzleyicileri çok derinden etkilemişti o film. Sizde ne gibi etkiler bıraktı o film?

N.İ: Her rol sizin üzerinizde bir etki bırakıyor. Çünkü siz onu ruhunuzun derinliklerinden bulup çıkırıyorsunuz. O karaktere ulaşana kadar çok emek veriyorsunuz dolaysıyla o yaratmış olduğunuz karakter ile sizin aranızda bir bağ oluşuyor ve her rolden etkileniyorsunuz aynı şekilde. O rol mesela kimsesiz çocuklar, öksüzler yetimler ile ilgili tabii çok duygulandırmıştı beni. Çok bakıma muhtaç sahip çıkılmaya muhtaç çocuk var Türkiye’de o da bir başka yara tabii.

- Gerçek hayatta peki o mesleği icra edebilir miydiniz? Ben pek sanmıyorum bildiğim kadarıyla çok duygusal bir insansınız. (karşılıklı gülümsemeler)

N.İ: O kadar sabırlı olamazdım. Zannetmiyorum.

- Bir başka soru ile devam ediyorum. Tiyatromuzun ve sinemamızın eskiden bugüne kıymetli sanatçılarındansınız. Geçmişe dönük baktığınızda ne gibi özlemleriniz oluyor?

N.İ: Halkın ilgisi ve halkın alabilirliği. O sanata ulaşmak için ekonomik gücünün olması.

N.K: Bence de aynı.

N.İ: Bir de Kültür BakanIığının sanata ve özel tiyatrolara çok daha fazla yatırım yapması. İş adamlarının sponsor olması gerekiyor.

N.K: Kesinlikle katılıyorum.

- Şu an ki ilgiden memnun musunuz? Az mı çok mu?

N.K: Şöyle aslında çok ilgi var ama bu pandemi ile beraber yaz olduğu anda  havalar ısındığı anda insanlar tabii ki bir koşuda sokağa çıkmak istiyorlar. Havalar ısınınca bir kesilme oluyor ama genel olarak aslında biz hep dolu salonlara kapalı gişe oynadık.

- Bu arada “Etekler ve Pantolonlar” oyununu kaçıncı kez oynuyorsunuz?

K.G.A: Yüz otuz, yüz elliye doğru gidiyoruz.

- Çok güzel. Çok daha uzun ömürlü olmasını temenni ederiz.

N.K: Çok sağ olun.

K.G.A: Teşekkürler.

N.İ: Teşekkür ederiz.

-Sinema hikâyeye görsellik giydirme amaçlı bir sanat. Fakat günümüzde sinemamız görsellik açısından çok zengin ama elde tutulacak hikayeler yok eskisi gibi. Bunun sebebi ne sizce?

N.K: Olmadığını mı düşünüyorsun?

- Yani evet. İstisnalar vardır elbet ama eskisi gibi derin, düşündürücü hikayeler yok bence.

N.K: Bilemedim yani. Bence güzel hikayeler de oluyor ama belki biraz daha gençlere yol açmak lazım. Aslında kalemi çok kuvvetli olan insanlar var ama bunları bulup çıkarmak, onlar ile çalışmak gençlere el vermek gerekiyor diye düşünüyorum.

N.İ: Bir de yarışmalar vardı eskiden. Yazarlık yarışması şiir yarışması oyun yarışması oralardan çıkıyor yetenekler. Şimdi dizi senaryolarını götürüyorlar yapım şirketlerine çoğu okunmuyor bile.

K.G.A: Bir de genelde de bir geçiş dönemi var yani. Baktığınızda her şeyin yeni nesil geçişi vardır. Sinemada da yani bu dönem de bir geçiş dönemi olabilir. Türkiye tam oturmamış olabilir belki bu noktada. İlk beş yıl içinde bence çok farklı bir kabuk değiştirecek. Çünkü çok güzel öğrenci kitlesi geliyor çok farklı kafalar ve alışılmışın dışında bir hayal dünyası geliyor. O yüzden kabuk değiştirince bence çok farklı ve güzel işler göreceğiz.

- Çok hareketli gündeme sahip bir ülkeyiz. Ülkemizin politik gündemi bazı vatandaşları rahatsız ediyor. Bu durumlarda insanlar kendini kanıtlamış, sesini duyurabilecek sanatçılardan destek ve tepkiler bekliyor. Fakat sizin son zamanlar gündeme ve politikaya dair bir sözünüz yok. Sebebini sorabilir miyiz?

N.İ: Politik duruşum artık o kadar belli oldu ki benim 2009 yılında Ergenekon davasından 5 gün hapis bile yattım. Benim dünyaya ve politikaya bakış açım çok belli. Daha söylenecek fazla bir şey yok bu konuda.

N.K: Valla ben şu anda insanların çok dikkatli olduğunu ve dikkatli olmakta da haklı olduklarını düşünüyorum. Maalesef böyle bir durum var ama aşacağız.

N.İ: Hayatınızı ve sanatınızı elinizden alabiliyorlar.

- Çok önemli bir değere sahipsiniz biz gençler için. Ona istinaden sormazsam olmazdı. Tiyatro sevgisiyle tutuşup yanan gençlere kariyer açısından neler tavsiye edersiniz?

N.İ: Allah başka keder vermesin. (Karşılıklı gülmeler) İşleri çok zor.

N.K: Zor ama yani o kadar başka bir şey geliyor ki yeni gençlik, yeni nesil, yeni nesil filmler. Bunlar ile beraber muhakkak farklı bir kolaylık olacaktır onlar için.

K.G.A: Bu bir tutkuysa asla bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çok zorlu bir yol.  Ben de bu yolları hala da geçiyorum, hala da öğreniyorum. Ama aynı zamanda çok mutluyum çünkü iyi ki dediğim ve sevdiğim işi yapıyorum.

N.K: Yani tatmini çok fazla ama İnşallah maddi tatmini de ileriye dönük çok daha fazla olur. Ve gençler de İnşallah hak etiklerini alırlar.

-  Ve son olarak yorgun ve yoğun olmanıza rağmen bizi kırmayıp, zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Ben çok keyif aldım sohbetinizden. Minnettarım her şey için.

N.İ: Rica ederiz ne demek. Keşke daha fazla zamanımız olsaydı daha çok konuşsaydık. Gençler ile tanışmak sohbet etmek güzeldi. Başarılar dilerim.

N.K: Rica ederim. Biz teşekkür ederiz. Başarılarınızın devamını temenni ederim.

K.G.A:  Rica ederim. Çok güzel sohbet oldu teşekkür ederiz. Başarılar dilerim.



Comments


bottom of page