top of page

İlahi Adaletin Sağlandığı Rüyam - Ferhad Dost

  • kibritfanzin
  • Nov 28, 2024
  • 3 min read

Updated: Dec 4, 2024

Sahranın ortasında 45 santigrat derece sıcakta, elimde terlik babamı kovalıyordum.  Hemen yanımızda bir sürü deve utanmadan fingirdeşiyorlardı. Kocaman boş arazinin ortasında babamın peşinden koşuyordum. ‘Dur baba, valla bak durmazsan terliği fırlatırım’ diye arkasından bağırıyorum. Ama kime diyorsun? ‘Hayatta durmam’ diye bir de cevap veriyordu. ‘ Niye?’ diyorum. ‘Çocukken babaannen terlikle çok dövdü beni. Bu yaşımda tekrar terlik yemek istemiyorum ondan’ diyor. Sonunda nefes nefese kaldı ve yanına yetişip, terliği yere fırlattıktan sonra yakasına yapıştım.  Terlikle vurmak içimden gelmiyor ne de olsa babam ayıp olurdu. ‘Neden ha neden?’ diye suratına suratına bağırıyorum. ‘Neden Londra’da durmak varken tezgahlarını satıp geri döndün? Neden işi büyütüp, beni zengin çocuğu olarak değil de, memlekete dönüp, memur çocuğu olarak topluma kazandırdın? Neden ha ben zengin çocuğu olmayacak ne yaptım?’ diye söylenmeye devam ederken, araya girdi. ‘Oğlum manyak mısın sen. Ben Londra’yı rüyamda bile görmedim ne tezgahı ne ticareti? Kim söyledi bunları sana?’ ‘Annem’ dedim ‘Annem söyledi. Onunla flörtleştiğin dönem Londra’da tezgahların, dükkanların varmış. Sonra gurbet zor ya çekilesi çile değil diye söylenip her şeyi bırakıp memlekete dönmüşsün. Sonra da gitmiş memur olmuşsun.’ Sigara paketinden tek dal çıkartıp ağzına koydu. Çakmağını bulamayınca bana ‘Çakmağın var mı?’ diye sordu. ‘Baba ben daha çocuğum ben de çakmak ne gezer’ sitemimden sonra irkildi. ‘Pardon unuttum bir an büyümüşsün sandım’ dedi. Çakmak bulamayınca sigarasını tekrar paketinin içine yerleştirip, cebine koydu ve ‘Annen seni kandırmış oğlum. Benim hayatım boyunca bakkalım bile olmadı, ne dükkanlarından bahsediyorsun bir de Londra’da. Benim hala yurt dışı pasaportum bile yok. Herhalde hiç olmayacak.’ dedi. Bir an da hemen sol tarafımızda annem belirlendi. Devenin üstünde oturmuş bize bakıp kahkaha atıyordu. ‘Kandırdım seni, kandırdım seni’ deyip sırıtıyordu. Yere fırlattığım terliğe baktım fırlattığım yerde değildi. Babam sıcaktan ayağı yanmasın diye ayağına giymişti. Babamı ittirip, terliği çekip ayağından aldım. Annem deveden inip, kafamı iki elinin avucuna alarak ‘Oğlum zengin çok parası olan adam değil, çok para harcayan insandır. Ve sen de sürekli para harcadığın için zengin sayılırsın. Üzme kendini anasının guzusu. Hadi biz gidiyoruz. Bugün babanla evliliğimizin 35. yıldönümü. Bu görmüş olduğun deveyi baban yıldönümü hediyesi olarak aldı. Onu üstüme yaptırmaya gidiyoruz. Hadi sen de oyalanma işe geç kalacaksın.’ dedi. Aniden uzay boşluğundan dırrrrrr diye bir ses yayıldı her yere.


 ‘Noluyo lan’ diye bağırarak uykudan uyandım. Şu iğrenç ses lanet olası alarmın sesiydi.  Beş dakika sonra evden çıkarsam işe kırk beş dakika geç kalacağım. ‘Gece bu kadar içmeyecektin ….’ vb. cümleler mırıldanarak dünden kalmanın ikizi sayılan, baş ağrısıyla beraber yataktan fırladım. Kendimi ilk fırsatta onu terk edecek bir ailesinden başka kimsesi olmayan zavallı çocuk gibi hissediyordum. Dün müdürümle beraber içtik, şimdi o evinde yatıyor kim bilir işe saat kaçta gelecek.  Ben daha güneş doğmadan kalkmışım, o para kazansın diye hazırlanıyorum. Kahrolası kapitalizm Allah senin de belanı versin.


Servis arabası çoktan gelmişti. Ayakkabılarımı arabada giymek üzere elime alıp, merdivenleri hızlıca inip servise atladım. Evinden ilk aldığı çalışan ben olduğum için herkesin oturmayı hayal ettiği o ön koltuğu hemen işgal ettim. Otobüs gelirken yarıda atılmış sigaraların üzüntüsünü taşıyordum üstümde. Hayvan olsa kesin bukalemun olurdu dediğim suratsız şoförün bugün hiç çenesini çekemezdim. Gözümü kapatmamla uyumam arasında sanırım bir salilse vardı.


Devenin üzerinde sigara içe içe gidiyordum. Aniden bir deve makas atarak önümü kesti. Üstünden esmer, 1.70 boylarında genç bir lavuk indi. Aman Tanrım! Bana nasılda benziyordu. Hızla devemin yanına yaklaşıp beni ayağımdan çekip yere fırlattı. ‘Niye lan niye he niye? Neden müteahhit, vali, doktor olup da beni para içinde boğmadın. Niye zengin olmak varken saçma sapan hikayelerin peşinden koşup, belgesel çektin. Neden holding sahibi olmak varken gittin gazeteci oldun? Bok mu vardı gazetecilikte? Cevap versene. Sana diyorum baba niye susuyorsun.? Susma cevap ver baba’


‘Noluyo lan’ diye koltuktan zıplayarak uyandım. Nasıl bağırarak uyandıysam tüm servistekiler bir anda susup bana baktılar. İş yerine varmıştık. Şoför arka kapıyı açtıktan sonra bana dönüp ' İyi misin ?' dedi. 'Sen sen ol asla babana hesap sormaya kalkışma, gün gelir oğlun sorar aynı hesabı benim gibi bağırır durursun' dedim ve arabadan indim. Camı indirip arkamdan bağırdı; 'Psikolog arkadaşlarım var istiyorsan senin için konuşurum.'


Güneş yeni doğmuştu. Vasıfsız ama iyi bir torpile sahip şefimden biraz fazla fırça yeme karşılığında durup sigaramı içsem yoksa güncel bahanelerimle kendimi affettirmek için acele mi etsem karar veremiyordum.






תגובות


bottom of page