top of page

CUMARTESİ DENEMELERİ Karmakarışık Issızlık - Ahmet Durmuş

  • kibritfanzin
  • Dec 28, 2024
  • 2 min read

Bir pencerenin önündeyim. Dışarıya, bodrum katının bodur manzarasına bakarken beni ürperten bir rüzgâr içime ıssız karlar yağdırıyor. Öylece kalmış zihnimin bir köşesinde bu enstantane. Kar, camı titreten bir rüzgâr ve dünyadaki yalnızlığım.

Sonra ne karlar yağmış üstüme, karla karışık yağmurlar yağmış, sonra karmakarışık yağmış.

°°°

Denizin koynundaki bir kütüphanede ders çalışmaktan ayrık zamanda kara ciltli bir kitabın içindeki şiirleri okuyorum. Öylece asılı kalmış bu tablo da zihnimin bir başka köşesinde.

Deniz, kütüphane ve kara ciltli kitabın içindeki şiirler.

Sonra ne şiirler okumuşum kara ciltli kitaplar içinde, renkli kapaklar arasında, sonra kara renkler ve renkli karalarla.

°°°

Sevgili okuyucu, sokakta yürürken birdenbire bir koku, otururken ânî bir ses, dalıp giderken beklenmedik bir görsel kesit, oltalar atıyor zihnimin içine. Oltalara takılan anıların silueti belli belirsiz bir ân içinde beni kendi manzarasına, kendi edâsına, kendi üslûbuna çekiyor.

Penceredeki kar ve rüzgâr, kütüphanedeki deniz ve şiirler, iki farklı zamanda yaşanmış ama müşterek bir his içinde beni meşgul etmeyi başarmıştır.

Buna benzer nice vakıanın mânâ cephesinde dönüp dolaşıp hep kendi ıssızlığımı yeni baştan keşfetmişimdir.

°°°

Issızlık, içinde iyelik barındırmayan hâldir. Sahipsizliktir. Gariplik...Garip kelimesine bayılırım. Nefis duyguları güç kolaylayıcı tarzda tercüme eden sihirli sözcüktür. "Garibim/Ne bir güzel var/Avutacak gönlümü /Bu şehirde/Ne de tanıdık bir çehre/Bir tren sesi/Duymaya göreyim/İki gözüm iki çeşme." diyen şairin iyelikten soyutlanmış bu ıssızlığı "garip" sözcüğü ile anlatmasına sanırım hep hayranlık duyacağım.

Değil mi ki geçen her ânın gurbetine düşen şimdi'nin yadırgatıcı yeniliğini, değil mi ki içine düştüğümüz girdaplarda nafile çareler arayan zavallı benliğimizi, değil mi ki yabancı günlerin getirdiği dokunaklı kederleri ve değil mi ki neyin nesi olan bu acayip yoksunluğumuzu "garip" sözcüğünden daha iyi ne anlatabilirdi?

°°°

Bir elmayı ısırıp yuvarlamışım. Döne döne tepe sersemi olmuş ısırdığım elma. Sonra ısırılmış bir elma gibi kararıp gitmiş her ne hayal ettimse. O dişlenmiş elmayı düşünüyorum. Ipıssız kuru otların iman tahtasında bir başına çürümüş.

Issızlık, soyutlanmaktır. Tecrit edilmek, sessizleşmektir. Issızlık ruhumuzun çıplak aramasıdır.

°°°

Bir pencerenin önünde, bir kütüphanenin içinde duyduğum ıssızlığın korkunç derecede benzerlerini, bir otel odasında, bir çalışma masasında, bir yılanlı kuyuda, bir hastane yatağında, bir arkadaş sohbetinde, hatta bir sevişme esnasında da duymak "garip" değildir de nedir?

Sonra yağan kar, uğuldayan rüzgâr, seyredilen deniz, okunan şiir, hülasa her şey; birdenbire kokular, sesler ve renklerin oltasına takılan teferruat değildir de nedir?

°°°

Sevgili okuyucu, günler var ki tâlihimin kör gözlerini açmak için binbir ilaç içinde derman ararken her seferinde dişlediğim elmanın buruk tadını bir kez daha duyumsuyorum da kararıp gitmiş günlerimin akşam ezanlarında korkunç ıssızlığımla bir ân ölüp gideceğim sanıyorum.

°°°

Deniz kenarındayım, pencerede uğuldayan rüzgâr ve yağan kar; bodrum katında bir kara ciltli kitabın içinden önüme düşen şiir; hayır hayır o kara ciltli kitap kütüphanede, o yağan kar bodrum katının penceresinde idi.. döne döne tepe sersemi olmuş dişlediğim bir elmanın kararmış çelimsiz vücudu gibi.. sonra ve işte her seferinde yaşamıma karmakarışık bir ıssızlık yağıyor.




Comments


bottom of page