C.Aytmatov'un mütercimi, Güzel Şonbaeva S. ile Cengiz Aytmatov Üzerine Röportaj.
- kibritfanzin
- Mar 5
- 4 min read
Güzel Şonbaeva Sarıgül, 3 Ekim 1977’de Frunze’de doğup büyümüştür. Küçüklüğünden beri okumaya olan tutkusu ile dikkat çeken Güzel, dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un büyük bir hayranıydı. 11 yaşında, Cengiz Aytmatov ile tanışma fırsatını yakaladı. Türkiye’ye geldikten sonra, en sevdiği yazarın eserlerini Türkçe okumaya başladı ve orijinal metinlerle kıyaslayınca bazı tutarsızlıklar fark etti. Bu durumunu ilk olarak Cengiz Aytmatov ile paylaşarak, yazarla Türkiye’de Türkçe yayımlanan eserleri üzerine yakın bir diyalog kurmayı başardı. Güzel Şonbaeva, Aytmatov’un hayatının son günlerine kadar yazarın konferanslarında ve toplantılarında çevirmen olarak ona destek oldu ve eserlerinin Türkçeye çevirilerini düzeltme görevini üstlendi. Aytmatov’un vefatından sonra, Güzel Şonbaeva Sarıgül, Cengiz Aytmatov’un ailesiyle olan sıcak ilişkilerini sürdürmeye devam etti.
Güzel Şonbaeva Sarıgül Kırgız Cumhuriyeti Kadın Kongresi'ni temsil ederek uluslararası zirvelere katılmakta ve aynı zamanda AWOLE (Lider Kadınlar Global Ekonomide İttifakı) Yönlendirme Kurulu’nun bir üyesidir. Ağustos 2024'te, Kırgızistan Kadın Kongresi Başkanı Zamira Akbagysheva tarafından Kırgızistan’ın Türkiye Daimi Tam Yetkili Temsilcisi ve Kırgız heyetinin başkanı olarak atanmıştır. Güzel Şonbaeva, "Kırgızistan’ın Kahraman Kadınları" ansiklopedisinde yer almanın yanı sıra, Kırgız Cumhuriyeti Uluslararası Liderlik Madalyası’nı kazanma onuruna da sahiptir. Aynı zamanda, Uluslararası Cengiz Aytmatov Vakfı’nın Türkiye’deki resmi ve tam yetkili temsilcisi olarak görev yapmaktadır.
- Siz Cengiz Aytmatov’un hem mütercimi hem de aile yakını olmuşsunuz. Cengiz Aytmatov’la tanışlığınız ne zaman ve nasıl başladı?
G.Ş.S-Cengiz Aytmatov ile 11 yaşımda tanıştım. Eserlerinin bir çok dile çevrildiğini öğrendiğimde bir merak oluştu ve öğrenmeye çalışıtığım her dilde bir eserini okumaya çalıştım. 1994 senesinde yine Cengiz Aytmatov’un tavsiyesi üzerine Türk dili kursuna gittim ve kısa sürede bu dili öğrendim. Türkiye’ye taşındığımda tüm eserlerini Türkçe okudum ve özgün eserler ile bazı tutarsızlıklar fark ettim. Bunları Cengiz Ataya iletince Türkiye’deki hem eserleri hem de kendi işleri ile benim ilgilenmemi rica etti. Kısa süre içinde eşi Maria Urmatovna ve çocukları Şirin ile Eldar’la samimi dostluk bağımız oluştu.
-Cengiz Aytmatov’la çalışmanın zor veya keyifli yanları nelerdi?
G.Ş.S-Çoğunlukla onunla çalışmak keyifliydi. İnanılmaz ve bitmeyen bir bilgi pınarı gibiydi. Her soruna efsanevi cevaplar bulurdu. Kızması bile masal anlatır gibi örneklerle hikayelerle olurdu. Son eseri “Dağlar Devrildiğinde /Ebedi Gelin”i Türkçe’ye çevirirken zaman kavramı kalmamıştı ikimizde de. Bazen gecenin 03:00’de arar ve ‘Eserin şu kısmında şunu ima etmiştim ona göre çevir olur mu? Beni anlasınlar…’ derdi.
Zor olan, onunla okurların arasında kalmaktı. Kitap imzalama anı geldimi ben gerilirdim. Çünkü kimsenin bilmediği bir sıkıntısı vardı. Kağıda alerjisi vardı. Beş-on kitap imzalandı mı mendili alırdı eline, burnunu kaşır, sonra çekmeye başlardı. Kısa keselim imzalamayı derdim. Dinlemezdi. Okurların sırası ise bitmek bilmiyor, Cengiz Ata da inatla imzalamaya devam ediyordu. O günün gecesi, odasına çekildikten sonra hapşırıklar, burun spreyleri ve ilaçlarla geçerdi. İşte en zor olan onun bu inadını kırmaktı.
-C.Aytmatov Sovyetler Birliği döneminde eserlerinin yayımlanması konusundaki zorluklar çekiyor muydu veya nasıl zorluklar çekmiştir?
G.Ş.S-Tabii ki çekiyordu. O zamanlarda her eser yayınlanmadan önce bir komisyondan geçmeliydi. Onay alındıktan sonra dergide, daha sonra kitap olarak çıkardı. Örneğin “Beyaz Gemi”, ilk komisyondan geçememişti. Eserin adı Sovyetler politikasına uygun değil denilmiş (ilk adı “Masaldan Sonra” idi). Ve komisyon eseri “Beyaz Gemi” olarak değiştirmeye teklif ettiğinde, 1970 yılında “Noviy Mir” dergisinde çıktı. Ve en büyük zorluğu aslında babasının Stalin rejimine kurban verip kitaplarında bu rejimi anlatabilmek ve yasaklara takılmadan insanlara bazı mesajları iletebilmekti. Ve bunu başardı da.
-C.Aytmatov Kırgız kültürüne, sanatına ve edebiyatına büyük katkılar sağlamıştır. Sizce Cengiz Aytamatov’dan önceki Kırgız edebiyatıyla Aytamatov’dan sonraki Kırgız edebiyatında ne gibi farklar vardır?
G.Ş.S-Sadece Kırgız kültürüne değil, bana göre tüm dünya kültürüne ciddi katkı sağladı. 176 dile çevrilen bir yazar! Ve literatüre yeni bir kelime kattı “Mankurt”. Şu an Mankurtizm üzerine makaleler yayınlanıyor. Kırgız Edebiyatına gelince, o halkın edebiyatı çok güçlüdür. Sadece Manas Eposu kendi başına muhteşem bir eserken, Cengiz Aytmatov gibi yazarın o halktan çıkması hiç de şaşırtıcı olmamalı. Ve Aytmatov sonrası Kırgızistan’ı soruyorsanız, Kırgızistan’ın edebiyatında zaman kavramı yoktur. Sanat ebedidir. Şimdi Bişkek’e gidin, ana meydanda karşı karşıya biri birinin yüzüne bakan iki heykel görürsünüz – biri Manas, diğeri ise Aytmatov.
-Türk dünyasında edebiyat birlikteliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
G.Ş.S-Dilimiz servettir. Türki cumhuriyetlerin ortak dili, gelenekleri, eserleri, efsaneler ile destanları kaybedilmemeli. Türk kültür birikiminin ve Türk soylu halkların kültür ve edebiyat zenginliklerinin bütün dünyaya gösterilebilmeli. Bu sebeple Türk dünyasında edebiyat birlikteliği sadece Türklük bilimine gönül vermiş insanlarının değil, Türk eseri okuyabilen her bir okurun bile üzerine düşen bir borçtur diye düşünüyorum.
- C.Aytamatov’un kitaplarının hala okunuyor olmasının sırrı nedir sizce?
G.Ş.S-Sır çok basit - 3 Fenomen. Birincisi tartışmasız yazarlık yeteneğidir. İkincisi ise işkolik olması. Her bir eserini elle yazdı. Daktilo vs. kullanmadı asla. Ve son fenomen, asıl olan – Aşk. Yaptığı işe aşıktı. Yazdığı her eserine aşıktı. Okurlarına aşıktı. Ve onu dünya çapında meşhur eden eseri de yine aşk hikayesiydi (Cemile). Lui Aragon “Cemile” için yeryüzündeki en güzel aşk hikayesi demişti. Cengiz Aytmatov’un doğaya, dünyaya, insanlara tükenmeyen derin sevgisi vardı. Ve bu yüzden, aşkın en basite indirildiği bu zamanda insanlar daha da büyük merakla onun eserlerini okumaya ihtiyaç duyuyor. Gerçek aşk içeriyor çünkü her kelimesi. Herkesin ruhuna dokunabiliyor.
-Kırgız edebiyatında bu gün Aytmatov gibi yazarlar var mı varsa bize kimleri önerebilirsiniz?
G.Ş.S-Benim tanıdığım ve maalesef yakın zamanda hayatlarını kaybeden yazarlardan Usubaliev Sharshenaly, torunu Sultan bey ile yakın arkadaşız, Akmatov Kazat, Mar Baidzdhiev gibi yazarlarla bire bir tanışmıştım ve severek okuyorum.
-Aytmatov ailesi ile çok yakın arkadaşlık bağınız olmuş ve halende bu dostluk devam ediyor. Son olarak bize biraz Aytmatov ailesinden bahseder misiniz?
G.Ş.S-Cengiz Aytmatov’un ikinci eşi Maria Urmatovna ve çocukları Şirin ve Eldar ile samiyetimiz oluştu. Rahmetli Maria Hanım tam bir anne sembolü idi. Şefkatli ama aynı zamanda sert, derin ve bilge biriydi. Oldukça otoriter biri. Cengiz Atanın bir çok işini kolaylaştırmak üzere desteğini asla esirgemezdi. Çocukları ile bizleri de öyle yetiştirdi. Belki yaşlarımız yakın olduğundan iyi anlaşıyoruz çocuklarıyla. Eldar beyin eşi Sabira Hanım kız kardeşim gibi, çocukları ise yeğenlerim. Eldar Bey ressam, Şirin hanım şu an iş kadını, daha önce Kırgızistan Milletvekilliği de yapmıştı. Bir de Cengiz Aytmatov’un en küçük kız kardeşi Roza Aytmatova halen hayatta, onunla da görüşüyoruz. Roza Hanım, ailesi ve ağabeyi Cengiz hakkında çok güzel hatıraları var. Büyük kısmı kitaplaştırıldı. Şu an 88 yaşında ama hala aktif. Birkaç ay önce Bişkek’te beraber “Beyaz Gemi”nin modern sahnelemesini izlemeye gittik.
Bişkek’e her gittiğimde mutlaka Cengiz Atanın evine uğrarım, evi şu an müze haline getirildi. İmkan olursa da Ata-Beyit’e gitmeye çalışırım. Cengiz Atanın mezarı orada, vasiyeti üzerine babasının yanında toprağa verilmişti. Sovyetler Birliği liderlerinden Josef Stalin'in 1938'de verdiği emirle infaz edilen 138 Kırgız aydının mezarları, adını dünyaca ünlü yazar Cengiz Aytmatov'un koyduğu Ata-Beyit'te (Babaların Mezarlığı) bulunuyor.
-Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz.
G.Ş.S- Rica ederim. Başarılar dilerim. Sevgiler

Comments