Bir Öğretmenle Neden Evlenmemeliyiz? - İsmail Pişer
- kibritfanzin
- Jan 15
- 2 min read
Her mesleğin insanı yıpratan, değiştiren, bazen de içten içe yiyip bitiren yan etkileri vardır. Uzun süre kot pantolon taşladığı için silikozis hastalığına yakalanan işçiler, İstanbul trafiğinde sinir hastası olmuş şoförler, hayatı paradan ibaret gören bankacılar… Herkes zamanla değişir.
Mesleğiniz bazen üstünüzdeki giysi olur, bazen de nihai karakteriniz. Elbette aynı durum eşiniz için de geçerlidir, bu yüzden evleneceğiniz kişinin mesleği mutlu bir gelecek için önem arz etmektedir. Bu provokatif yazının konusu ise öğretmenlik mesleğinin yan etkileri ve neden öğretmenlerle evlenilmemesi gerektiğidir.
Öncelikle öğretmenler, başlarından geçen olayları aşırı detaylı anlatırlar. Söz gelimi, yolda yürürken bir taşa takılıp düşen öğretmen, belediyenin yetersizliğinden başlayarak o taşın oluştuğu tektonik hareketlere kadar uzatabilir lafı. Ayrıca, yıllarca bilinçsiz kitlelere hitap ettikleri için anlaşılmama fobileri vardır. Bu yüzden bazı anahtar sözcükleri defalarca vurgularlar. Söz gelimi, ekmek almanız için telefon açtıklarında şöyle derler: “Gelirken çavdar ekmeği alır mısın hayatım? Ama lütfen çavdar ekmeği olsun, diğer ekmekleri sindiremiyorum, hazımsızlık yapıyor sonra. Çavdar ekmeği daha sağlıklı. Bu yüzden lütfen çavdar ekmeği al. Eğer bulamazsan kasiyere sor, kesin vardır köşedeki raflarda... Çavdar ekmeği, tamam mı? Çavdar…”
İkinci olarak, her akşam eve geldiğinizde eşinizden, 4-C sınıfındaki Mustafa’nın psikolojik sorunlarını, okul müdürünün ukala tavırlarını veya dersi sabote eden öğrenciyi pataklayamamanın yarattığı stresi dinlersiniz. Şehirler değişir, mevsimler değişir, hükümetler değişir ama bir öğretmenin muhabbeti asla değişmez. 4-C’deki Mustafa’nın ismi ve şubesi bağımsız değişkendir sadece. İşin daha da kötüsü, eğitimde dayağı tasvip etmediğimiz için, eşiniz, haylaz Mustafa’ya olan hıncını sizden çıkarmakta beis görmeyecektir.
Üçüncü olarak, öğretmenlerin yüksek sesle konuşma alışkanlıkları vardır. Meslek hayatları boyunca arka sıradaki bunalımlı çocukları kazanmaya çalışmışlardır. Seslerini o çocuklara duyurma çabaları bir süre sonra alışkanlığa dönüşmüştür. Hayırlı olsun, artık evinizde yürüyen bir vuvuzela vardır. Alelade bir sohbet sırasında bile, “Niye bağırıyor ki durduk yere? Bir yanlışım mı oldu?” diye düşünürsünüz. Oysa aranızda bir sorun yoktur. Eşinize göre siz, arka sırada oturan problemli çocuksunuz, hepsi bu.
Bilindiği gibi, öğretmenler hafta sonları ve yaz ayları çalışmazlar. Oldukça tatmin edici bir tatil süreleri vardır. Bu, başta avantaj gibi görünse de, söz konusu kişi eşiniz ise başınız belada demektir. Çünkü evde boş boş oturdukları zaman günlük kelimelerini tüketemezler, enerjileri doruk noktasına ulaşır ve tanıdığınızı sandığınız o cefakâr emekçi insan, birden ilgi arsızına dönüşüverir. Sizden her akşam sosyal etkinlik planları beklerler. Bunları uygulamada başarısız olursanız, ki çoğu zaman öyle olur, sene sonu performans notunuz düşük gelecektir.
Milli Eğitim öğretmenleri, siyasetle haşır neşir olmaktan imtina ederler. Devlet kadrosundan atılmak istemedikleri için cesaret çıtaları oldukça düşüktür. Açlık grevi yapan işçiler, ezilen sosyal sınıflar ve terör gibi mevzuları konuşmaktan çekinirler. Bu korku durumu zamanla kişisel bir konfora dönüşebilir. İşte bu yüzden devlet öğretmenleri birazcık konformisttir. Eğer ruhunuzda devrimcilik varsa onlarla anlaşmakta zorlanabilirsiniz.
Kıssadan hisseye gelirsek; savaş, doğal afet ve salgın hastalık gibi durumlar haricinde öğretmenlerle evlenilmemelidir. Bu meslek grubu, mümkünse kendi içerisinde izdivaç yapmalıdır.
Bu yazıyı okuyan saygıdeğer öğretmenlere sesleniyorum. Siz elbette ki istisnasınız, lütfen, olur mu öyle şey? Ben de öğretmenim canım.

Comments