Biraz Zaman - Ece Dirhemsiz
- kibritfanzin
- Nov 16, 2024
- 2 min read
Updated: Dec 2, 2024
İnsan her şeyi bırakıp gitme arzusuyla kaç sabahı doğurur bilinmez. Ama bir gün elbet her şeyi bırakıp gideceği sabahlar doğar. Bazen düşünürüm, gece günün doğmasını beklemeyi bu defa tercih eden olmazsa diye. O zaman gitmeyi ezber bilgiyle bildiğini varsaymayı bırakmalı. İçinin doğru sandıkları değerini ve yerini bilecek gibi olur mu gidenin? Eskileri kaldırıp atmakla yüklerinden arınmak aynı olur mu? Bir şehirden gitmekle gidebilmeyi eş sayan hiç sözünde durur mu? İçimiz akşamdan toplanmaya üşenilmiş bir sofra gibi. Sabaha güzelliğinden eser kalmamış, neşe yoksunu sofranın iğreti artıkları gibi durduk yan yana biz. Saatleri birbirimize böldük. Toplanmayı bekledik. Oysa yalanı bol gülüşlerimize gönderme yapan bir hüzün hakimdi her zerremize. Her an kalmak için sözler verir, gitmenin hayaliyle yaşardık. Bir avarelik çökerdi üstümüze, kafamızdaki sesler susmadıkça suskunluğu bölüşürdük. Suskunluk kıyardı gitme dürtüsüyle olan nikahımızı. Payına düşeni bavula koyup, kapı eşiğine bırakılan birkaç parça eşya hüznün yükünü üstlenirdi bizim adımıza. Perişan gibi gözükürdü sırtımıza geçirdiğimiz hırka. Tüm anlamı ve acıyı eşyalara yüklemişken, gidebilmek kolay bir eylem gibi gözükürdü. Soruları kalbimizi yorardı zamanın. Veda bizim boynumuza aşktı artık. Şaşırmazdık ve veda takviminden bir sayfa yırtardık. Gittikçe gidebilme ihtimalimiz azalırdı. Bunu fark edince gülüşürdük. Bugün günlerden veda takviminin son sayfası, öyle umardık… Son olmayacağını bildiğimiz sonlardan bir son seçerek, çiçekleri sulayıp, kedilerin başını okşayıp kapıyı çekip çıkardık. Mümkünü andıran çıkıp gitme eyleminin altında kendimizi terk edemediğimizi bilmenin ağırlığıyla yürürdük. Giderek neyi hak eder, neyden vazgeçerdik? Meçhul bir arzu denizinde, günahtan arınmaya çalışan bizler değil miydik? Karanlıktı gitmek istediğimiz yer, kalmak hiç yakışmazdı. Hiç bilmezdik, ancak çok fazla benzerdik. Kalan gidenin kendini küçümsediğini bilse, kalmaya gönüllü olur muydu? Zira içimizi biz deştik, kırıp döktük. Toplanmaya dahi müsaade etmedik. Vardık, aslında hiç giden olmadık. Bir karabasan gibi kendi rüyalarımıza çöken olduk. Saf kötülüktük. Gidebilme cesareti bizi can evimizden vururken, bir kal sözüne dönecek olandık. Yine de biz korkandık. Gidememekle ve yüzleşememekle verdiğimiz çaba, kendi yarattığımız enkazın altında kalmıştı. Gidemedik, kalamadık da. Sadece biraz zaman diledik uzun gecelerden.

Comments